2 Haziran 2016 Perşembe

Abdullah Kuzucu / Meliha- Hasan Ali Bostan Fen Lisesi / Ankara



DüşünYaz 3 Final Yazıları
"Bir insan için güçsüz deyince ne demek isteriz? Güçsüzlük sözü bir ilişkiyi, herhangi varlığın bir ilişkisini anlatır. Gücü ihtiyaçlarını aşan, bir böcek, bir kurt da olsa güçlü bir varlıktır; ihtiyaçları gücünü aşarsa, bir fil, bir aslan, bir fatih, bir kahraman, bir tanrı da olsa güçsüz bir varlıktır."  Emile - J.J.Rousseau

Öncelikle güç nedir? Güç bir varlığın başka bir varlığa olan kişisel üstünlüğü müdür? Yoksa bir şeyi güçlü yapan ezilmeyi ve her zaman önüne geleni kabul etmeyi adet edinmiş varlığın kendi kendini dışlaması mıdır?
Dünya üzerinde ve hatta evrende güç olmazsa olmazdır. İnananlara göre en büyük güç tanrıdadır belki de.. Fakat bu noktada J.J.Rousseau'nun sözüne katılmamaktayım. ''İhtiyaçları gücünü aşarsa, bir tanrı da olsa güçsüz bir varlıktır.'' diyor. Tanrıya inanıyorsak eğer ve tanrı bizleri yaratan ''şey'' ise; Zamanı gelince tanrının bizi öldüreceğine de inanıyorsak, tanrı hiçbir sıkıntı çekmeden ve yarattıkları onu güçsüz etmeden bizleri, dünyayı ve evreni yok eder. Bir inanan için bu kadar basittir aslında. Tanrının çekeceği bir sıkıntı olacağını düşünmeden yazıma devam etmek istiyorum, hem zaten tanrı neden sıkıntı çeksin ki? Bir büyücü, bir kahin, bir dine mensup bazı kişiler ve hatta kahve falı bakan Hatice Teyze dahi geleceği gördüğünü iddia ederken, onları yaratan üstün güç tanrı da geleceği görür ve ona göre yaratır. Bu bağlamda gücün en çok ezdiği ve hatta en çok yücelttiği şeyler tanrıdan sonra insanlardır. Düşünebilme yetisine ve akıla sahip olan insan, kendisinden güçlü gibi görünen her şeyi zekasıyla alt edebilir. Örneğin bir devlet kurulurken aradan çıkan bir zeki, iktidar olma yönüyle diğerlerini ezmiş ve aslında bireylerin gücünün toplamıyla kurulan devlet tek bir kişinin egemenliğine kalmıştır. Ardından kurnazlığıyla kendini güçlendirmiş başka bir insanda o yönüyle devletin başına geçen kişiyi ezmiş ve onun gücünden almıştır. Böyle böyle güç dağılımı gerçekleştirilmiştir ve devlet sınıflara ayrılmıştır. Peki ya kurulan bu ''devlet'' nedir ve ilk olarak ne sebeplerle ortaya çıkmıştır? ''Devlet nedir?'' sorusuna: Julian Steward ilk devlet tipi oluşumların “sulama” gibi işçi organizasyonu gerektiren eylemler sonucu ortaya çıktığını, Robert Carneiro, “nüfus baskısı”nın itici güç olduğunu, Robert Lowie ise ''işbirliği ve merkezi yönetimden yararlar elde eden halkın oluşturduğu kullanışlı bir dernek'' olduğu fikrini ileri sürer. Örneğin bizim devletimizde bu sebeplerden birinden ötürü kurulsun ve adı da ''Zeytinya'' olsun. Doğrudan demokrasiyi uygulamanın zorluğundan ötürü de temsili demokrasi ile yönetilsin. Aynen Türkiye gibi bir ülke.. Kendisini temsil edecek kişiyi belirlemek için halkta oy versin.. Azınlığın fikrine hiç bakmadan, yalnızca kendi seçmeni için bir devleti yöneten iktidar sahibi, oylarda ve düşüncelerde çoğunluğun fikrinin sahibi olduğundan gücü elde eder mi? Bence o devletin başına bir şekilde geçmişse ve gücü eline alabilecek fırsatı da bulduysa, kimseye bakmadan o güç denilen şeyi elde eder. Gücün yanında getirmiş olduğu farkındalıkları da kimsenin gözünün yaşına bakmadan kullanır. Fakat yazımın başında da bahsettiğim gibi orada o gücü o kişiye veya kişilere verenler bizzat ezilmeyi ve köle olmayı seçmiş kişilerin ta kendisidir. Üzerinden yıllar geçtikten ve iktidar, devleti kendi kendine şekillendirdikten sonra yıkılması zorlaşan tabular ortaya çıkar. Çünkü artık bu yönetime hiç karışmayan, kendi fikrine uymasa da doğduğu andan itibaren aklına kazıtılan bazı düşüncelere sahip bir halk doğmuştur. Aynen George Orwel'ın ''1984'' isimli romanında olduğu gibi parti iktidarını, gözetim ve muhbirlikle sağlamlaştırır. İnsanlar birbirinin muhbiridir ve kendilerini gözeten şey için ne denilirse yapmaya razı olurlar. Romanda gözeten ve her yerde insanları izleyen şey ''Büyük Birader''dir. Her yerde ''Big brother is whatching you'' yazmakta ve kişilere hep bir baskı kurulmaktadır. Bu baskı ''iktidar'' kavramının kazandığı güçlerden ötürü doğan bir durumdur. Baskı altındaki kişilerde boş bırakıldıkları zamanlarda düşünse ve bu durumlarından rahatsız olsalarda Büyük Birader onları hep izlemekte ve farklı düşüncelerini belirtmek cesaretine hiçbir zaman girişememektedirler. Aslında Büyük Birader herkestir, çünkü Büyük Birader'i yaratanda yine ve yine.. Halkın ta kendisidir! Gücü kendilerinin yarattıklarını onlara farkettirebilen ve onları birleştirebilen bir kişi veya şey olsa yeni bir ''İdeal Devlet'' istemi çıkabilir. Köleleştirilen insanlar zincirlerini çok kolay kırabilirdi. Zorbalıklar yapan iktidar ve güç sahibi asıl, köledir. Bu konuda Platon Devlet kitabında: ''insan ne kadar zorbaysa o kadar da köledir'' demektedir. Aslında haklıdır da, gücü yakalayan şey o gücü elinden kaçırmamak için, gücün kölesi olarak zorbalıklar yapan insandır(iktidardır). Zeytinya devletimize dönecek olursak, temsili demokrasiyle yönetilen bu devlette işler ters gitmektedir.. Halkın, kendilerini temsil için seçtiği kişiler belli bir zamandan sonra gücünde etkisiyle maskelerini çıkarmışlardır fakat o kadar çok kuklaları vardır ki artık kim oldukları nerede oldukları dahil anlaşılmamaktadır. Halk kim tarafından yönetildiğini bile unutmuş, yaşlı bir adam ölmeden önce kaybedeceği bir şeyi olmadığından söylemiştir kendilerini kimin yönettiğini. ''Su''.. Bütün bu zorbalıkları yapan kişinin adı da Su'ymuş. Su yıllar geçtikçe o kadar çok güçlenmiştir ki.. Fakat meşru şekilde doğan bir bebeğin yıllar sonra ona karşı geleceğini bilmemektedir. Günümüzde her önüne gelenin orada burada küfür olarak kullandığı özelliğe sahip bebek, gücün doğuştan gelmediğini savunacak ve kendi gücünü kendisi yaratacaktır. İnsanlara bir peygamber gibi, bir uyarıcı gibi gelecektir. Peki ya nasıl olacaktır bu? Meşru doğduğu için önemsenmeyen bu çocuk düşünme fırsatı bulacaktır. O kadar çok düşünecektir ki, düşünceleri onun asıl gücü olacaktır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran düşünce, insanı kendi içinde de ayıracaktır. Düşünmek yarı yarıya bilmektir. Gençliğinize kadar hiç kimsenin baskısı altında olmadan düşündüğünüzü ''DÜŞÜNÜN''. Ne kadar çok şey bilirdiniz değil mi? Tekrar Zeytinya'nın kurtarıcısı olan bu çocuğa dönelim. Bu çocuk yıllarca kendi kendisinden eğitim almış olacak. Düşünce Fakültesi'ni diploması olmadan bitirse de o artık bir öğretmendir. İnsanlara gizli gizli ve ölmek uğruna düşünce dersleri verecek. Yani yıllardır yapmadıkları en çok ihtiyaçları olan şeyin dersini.. Beyni yıkanan bu insanlar ise ilk başlarda buna karşı çıksa da sonradan sonraya bu kötü rejime alıştıkları gibi ''düşünme sanatına''da alışacaklardır. Sonrasında bu devletin asıl gücünü merak edecek ve araştıracaklar. Kimdir devletin asıl gücünü oluşturan? Yazımda çok kullandım ama üzgünüm, bir şeyleri anlayabilmek adına.. Milyonlarca kez halk, halk.. Düşünceler toplumu olacaktır artık Zeytinya, hiçbir şey yapmaya gerek yoktur başka. Artık Zeytinya kendini varlığını kanıtlamıştır, Su'yun üstüne çıkmıştır. Su hiçbir şeydir. İnsanların düşündüğü bir toplumda asıl olan tek bir birey değildir. Zeytinya'yı Zeytinya yapan ana maddedir. Bu ana madde(halk), bir şeylere karşı gelebilmeyi ve kendi düşüncelerini devletin düşüncesi yapmak istediği müddetçe Zeytinya'yı her zaman üste çıkaracaktır. Önemli olan ''güç'' denilen şeyi hukukta, hayatta.. vb.. Her yerde güzel bir şekilde adaletli şekilde kullanabilmek ve gücün kötü bir şey yaptığını görünce o gücü geri almayı bilmektir. Açıktır ki güç kaçınılmazdır fakat bu gücü kendisine verenlerin halk olduğunu bilen bir iktidar, gücü kötü yönde kullanmaya cesaret edemez. Asıl yanacak olanın kendisi olacağını bilmektedir. Şimdi soracaksınız Zeytinya'yı kurtaran çocuk ya insanlara düşünmeyi öğretirken ölseydi? Ne olacaktı? Roma Engizisyon mahkemeleri tarafından düşünceleri yüzünden öldürülen Giordana Bruno gibi olacaktı.. Kendini kanıtlayabilmek adına ölecekti.. Fikrini değiştirip kendi varlığını yerle bir eden, ünlü bilim adamı Galileo Galilei gibi olmayacaktı. Tarihte ki en büyük savaş uğruna, kendini kanıtlayabilmek için ölecekti. Asıl güç olan şey bu idi. Öve öve bitiremediğimiz asıl güç insanın elinde olan güç idi.. Sizlerde gücünüzü, ''gücün anlamını yitirmesine neden olanlara'' karşı kullanıp bir devletin benliğini kurtarmak istemez miydiniz?


Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org/wiki/Ana_Sayfa
http://www.dmy.info/

Hiç yorum yok: