18 Ekim 2007 Perşembe

Anayasa, Zorunlu Din Dersi, Yeni Anayasa

82 Anayasasının, belli çevrelere göre, 12 Eylül cuntası liderine bütün günahlarından arınıp, belki de cennet kapılarını aralayacak olan ‘ilk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu din dersi uygulamasıyla’ ilgili maddesi, yol açtığı sorunlar ve AB’nin talepleri ve son olarak da yeni ve sivil bir anayasa tartışmaları nedeniyle gündemde. İlk söylemler daha çok bu dersin kaldırılacağı yolundaydı, fakat zamanla ortaya çıkan tablo, bunun hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Esasen zaman içinde kimi değişikliklere uğramış olmakla birlikte, anti-demokratik ruhunu 25 yıldır korumayı başaran bu anayasayı, parıltılı sözlerle sivilleştirmek üzere yola çıkanların işlerinin de zor olduğunu düşünüyorum. Bu zorluğun nedenleri üzerinde durmayı başka bir yazıya bırakıp yıllardır işin içinde olan bir eğitimci olarak din dersinin şu anki durumu ile ilgili görüşlerimi dile getirmek istiyorum.
Öncelikle şimdiki uygulamanın nasıl olduğu konusunda bilgilerimizi tazeleyelim. 1982 Anayasasına göre ilk ve orta öğretim kurumlarında din dersi zorunludur. Bu zorunluluk ilköğretimin birinci kademesinde 4. sınıfta başlar 5. sınıfta devam eder. Bu yıllarda, ilkokuldaki sınıf öğretmeni din dersini de verir. (Milli Eğitim 4. ve 5. sınıflarda bu dersleri branş öğretmeninin verebilmesi için hazırlık yapmaktadır, bu amaçla yeni din dersi öğretmeni aldığını açıklamıştır.) İlköğretimin ikinci kademesi olan 6, 7, ve 8. sınıflarda zorunlu din dersi branş öğretmenleriyle devam etmektedir. Zorunlu temel eğitimi almış olan çocuk eğer liseye devam ederse, zorunlu din dersleri de devam eder. 9, 10, 11 ve 12. sınıfta. (liseler dört yıla çıkınca din dersi de otomatikman bir yıl daha artmış oldu). Toplam 9 yıl.
Şimdi önce bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Milli eğitimde benim bildiğim kadarıyla 9 yıl boyunca aynı adla okutulan matematikten başka bir ders yoktur. Burada bir sorun vardır; anayasal bir zorunluluk olsa bile, bir dersin belli bir içeriği ve başı sonu olmalıdır. Eğer söylendiği gibi bu ders ‘bir dini’ öğretmek yerine genel olarak “Din Kültürü” vermeyi amaçlıyorsa 9 yıl bunun için çok fazladır. Yok, eğer bu dersin amacı İslam dinini öğretmek ise o zaman da zorunlu olmaması gerekir.
Din ve dinsel düşüncenin insanlık kültürü üzerinde son derece etkili bir toplumsal olgu olduğu düşünülecek olursa, din kültürü hakkında bilgilerin verildiği bir dersin anayasada yazan bir zorunluluk olması gerekmez, Milli Eğitim bunu bir kültür dersi olarak koyar ve bütün öğrencilerin almasını sağlayabilir. Fakat bu dersin hangi yaş grubuna ne kadar süreyle verileceği belli olmalıdır. Örneğin, Milli Eğitim, felsefe dersini, 4 yıllık lise müfredatında 3. sınıfa haftada 2 saat olarak koymuştur, bu ders bütün liselerde verilen zorunlu bir kültür dersidir. Din Kültürü dersi de, felsefe dersi örneğinde olduğu gibi belli bir veya iki yıl için (bunu eğitimciler tartışabilir) verilen bir ders olabilir, olmalıdır.
Söylenenlerin tersine şu anda uygulandığı gibi İslam dinini öğretmeyi amaçlayan bir ders ise isteyen veliler için seçmeli dersler arasında yer almalıdır. Bunun tartışılacak bir yanı olmamalıdır. Veli “din dersi almak istemiyorum” diye mi dilekçe versin yoksa “istiyorum” diye mi dilekçe versin tartışması da saçma ve gereksizdir. Zaten Milli Eğitimin şu anda uygulanan seçmeli ders yönetmeliğine göre, her yıl için o seviyeye uygun seçmeli derslerin listesi öğrenciye sunulur, öğrenci, velisinin de onayıyla bu dersler içinden kaç tanesini seçebilme şansı varsa o kadarını seçer. Bu seçmeli derslerin listesi her seviye için zaten vardır. Bunların arasına “Din Bilgisi” dersi eklenecektir, bu kadar.
Anayasa tartışmaları sırasında Ak Parti içinde “Aman anayasadaki zorunlu din dersini ellemeyelim, o bir “Din Kültürü” dersi bütün dinler hakkında tarafsız bilgi veriyor, biz kendi dinimizi öğretecek bir seçmeli ders koyalım” şeklinde bir görüşün destek bulmaya başladığını okuyoruz. (Radikal, 23.09.2007) Ak Parti çevrelerinin, 82 Anayasasının bu “cennetlik” maddesini bozmaya pek ellerinin varmadığı anlaşılıyor. Ortaya atılıp yavaş yavaş dillendirilen bu öneri, var olan durumu demokratikleştirmek bir yana, din dersinin fiilen iki katına çıkması gibi bir sonuç doğuracak gibi görünmektedir. Yıllardır, belli bir dinin dersi olmadığı, bütün dinleri öğrettiği hatta aslında bir dinler tarihi olduğu söylenerek, 9 yıl boyunca okutulan zorunlu “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi, yanına kardeş bir seçmeli din dersi gelince, birden bire aslına mı dönecek doğrusu bilemiyorum.
23 Eylül 2007 tarihli Radikal’deki köşesinden İsmet Berkan da bu tartışmalara katılıyor. Parlamentodaki sandalye dağılımını söz konusu ederek, bu ortamda var olan uygulamanın korunmasını bile bir başarı olarak gören Berkan’ın İmam Hatip sorununu çözmek için de önerileri var. “Eğer modern devlet, vatandaşlarının taleplerine duyarlık gösteren devletse, Türkiye'de varlığını inkâr edemeyeceğimiz bir talep var: Öğrencilerin dinlerini ve dinlerinin uygulamasını okullarda öğrenmesi talebi.” diyor Berkan. Bu noktada hemen şunu söylemek isterim; evet böyle bir talep vardır fakat belirsiz bir taleptir bu. Yani vatandaş, din ve din uygulamalarının ne kadarının okullarda öğretilmesini talep etmektedir? Din ne kadar sürede öğrenilir? Vatandaşın istediği eğitimin derinliği ne kadardır? Modern devletimiz vatandaşını bu konuda nasıl tatmin edecektir? Siz din eğitimini bir yıllık bir eğitimle de verebilirsiniz, 10 yıllık yoğun bir programla da. Öncelikle bu tanımlamaların yapılması durumunda, yazının devamında sorulan “çocukların din eğitimini nasıl alacağı sorusuna” cevap vermek kolaylaşacaktır.
İsmet Berkan, ayrıca normal okullardaki eğitim öğretimi aksatmadan, okul sonrasında, velilerin talepleri doğrultusunda din eğitimi verilmesi halinde, imam hatip liseleriyle ilgili sorununun da çözüleceğini düşünüyor. Bunu açalım biraz, diyelim öğrenci normal derslerini tamamlayacak, okul kapandıktan sonra veya akşamleyin, ne zaman bina boşalırsa, bu sefer din eğitimi için yeniden okula dönecek. Bu düşünce, bana pedagojik olarak pek sağlıklı görünmedi, öte yandan, çocuklarını imam hatip lisesine gönderen velilerin normal okullarla ilgili olumsuz düşüncelerini (okulların karma olması vb) değiştirmelerine neden olacak bir içeriği de yoktur.
Anayasa tartışmaları gerçekten de bazı sorunların çözümü için önemli fırsatlar sağlayabilir, üstelik en zor problemler bazen çözümü en basit olanlar olabiliyor.
ymb