16 Temmuz 2007 Pazartesi

Mutluluk


Mutluluğun resmini yapmak işin başı mıydı yoksa sonu mu be Abidin? Ne anlamı olacaktı bu resmi çizdiğinde? Eğer ben o resme her baktığımda kendi hüznümü , yalnızlığımı ve yaşamın çaresiz sürekliliğini düşünecekseydim, senden bunu istemenin ne anlamı vardı? Neden Abidin’e bu ağır yükü yükledik ki biz?
Mutluluk bir resimde dondurulacak bişey değil ki.... Mutluluk bir gel-gittir. Hatta gel-gitin ta kendisidir aslında. Yani mecazsız söylüyorum, gel-git(med-cezir) olayı ne kadar mutlu görünüyor, içinde değişimi taşımasında, yolun tam ortasında herşeye sırtını dönebilmesinde bile bu mutluluğu görmek mümkün, sanki yaşam onun için bir oyun, geliyor ve gidiyor. Bunu hiçkimseye sormadan ve danışmadan yapabiliyor.
-Sayın kayık(çı) birazdan suları çekiyoruz haberiniz olsun. Demiyor.
Mutluluk işte bu değişimin kendisi olmaktan başka bişey değildir herhalde.Çünkü mutluluk hep işin başındadır, o yüzden ne kadar başında olursak herşeyin o kadar mutluluğunda da oluruz. Değil mi Abidin?
Eğer işin sonundaysa mutluluk, bu da yeni başlangıçlar geliyor diyedir.
Yaşamsal bahaneler, yaşamanın bahaneleri bizi hep gizli alternatiflerin arayıcısı yapar. Yaşam içindeki bahaneleri keşfetmenin heyecanı, acısı ve tutkusu sardığında insanı oturup saatleri sayamaz artık. İyi bahaneler bulmalıyım, yaşama katılmak için. İyi bahaneler bulmalıyım yaşamı tüketebilmek için ve iyi bahaneler bulmalıyım yaşamı anlamlandırabilmek için.
Gerçek mutluluk belki bu anlamdadır be Abidin? İşte ben burdan çıktım yola, sen nerdesin bilmiyorum. Anlamlandırarak kendime bir bahane bulmak istediğimde, karşımda kendimi buldum. “DASEIN” dediğinde Heidegger, birden bire tadına vardım “ben” olmanın.Ben neymişim?dedim. Neymişim gerçekten? Beni belirleyen şeyler ne ve benim belirlediklerim neler(var mı ki böyle şeyler?).
Senin resminde kendimi göremedim Abidin.Çünkü senin resminde sen varsın. Ben kendi resmimdeyim.Mutlu muyum? E boşver be Abidin? Takmışız mutluluğa, mutluluk da diğer yaşam parçalarından farklı bişey değil ki. Yani o da varla yok arasında bişey.
Heiddeger “ “beni” tamamlamak, otantik bir beni yaşamak, oluşturmak ancak ölünce olur, o zaman da ben “ben”in bilincini yaşayamam.” Demişti ya işte o gün varmıştım ben de “ben”in imkansızlığının bilincine.Ama hep o “beni” yakalamaya çalışmanın o anlaşılmaz, kimi zaman anlamsız, kimi zaman da daha anlamlısının olamayacağı düşüncesinin verdiği haz yaşamı anlamlı kıldı ki bunun bilincine varmak için yaşadım sanırım. Ya da başka bişey için yaşadım ama bununla örttüm gerçek nedenimi. Bilemiyorum, zaten bilmiş olsaydım şu anda ölüyor olurdum. Yaşama katlanmamın sebeplerinden biri bu işte. Birinin çıkıp bana, kendi “ben”inin resmini yapabilir misin? Demesini bekliyorum ben.
Abidine sorulan soru, onun yaşam kaynağı oldu. Ben de yaşam kaynağımın resmini yapmak istiyorum Abidin, buna ne dersin?
Simays

Hiç yorum yok: