8 Mart 2008 Cumartesi

Kafes


Bu mutlu tutsak benim artık kafeste.
Sezen Aksu

Lazım gelen, yalnız suyun şeklini alacağı bir kap.

Arayışlar sanki avunma, belki sanı belki serap. Mutluluk kafeslerin içinde. Huzur ve zevk, yaradılış ve tatmin kafeslerde nöbetçi. Kim ki onlara söver, bil ki içlerine girmek için can atar. Mutluluğun tutsağı olmak, acının güvercini olmakla kıyas edilse de, neyi değiştirir?

Aşkın kutsallığı, sevişmenin tatmini, mutluluğun karşı konulmazlığı nerdedir bilir misin? Düşüncelerin ucunda.

O ki riyakâr, o ki kaypak, o ki kusurludur, yine de var olmaktan çekinmez. Hangisi düş kendisi de bilmeden iki nehir üstüne koyar acizleri. Birinin ucuna arşa kadar zevk yığar, huriler ve melekler.

Tek şart koşar: Farkında olmayacaksın. Diğer nehri de koşulsuz azaba layık görmüştür. Ruhun eriyene kadar gazap peşini bırakmayacak der o, merhametsiz değildir aslında. Önüne konan tercih midir, mecburiyet mi çok da mühim değil.

Nehirler farklı kıvrılsalar da, denize dökülmeye mahkûmdurlar, aynı acizler gibi. Ben acizsem sen nesin diye sorar bazen, senim derim.

Ukalaların bildik duruşuyla sabitlenir, bakar, yalnız güler.

O güler, ben azap nehrinde ilerlerim.

Cansu Hepçağlayan

Hiç yorum yok: